02 April 2012

Lozan Park

Aslında benim sevgili mini alışverişkoliğim Ece daha dünyaya gelmeden bu parkta vakit geçirirdi. Hamileliğim sırasında da, daha öncesinde de, evimize yakınlığının yanı sıra, nefis çam ağaçlarına şehrin göbeğinde ulaşabilme sebebi ile tercih ettik hep burayı. 

Çankaya Belediyesi'ne ait bu park gerçekten şehrin içinde nefis bir kaçamak. Park'ın içinde bir de kafe  ve restoran var. Buraya 4 senedir gidiyorum ve bahardan başlayarak Eylül ayı sonuna kadar zaman zaman yemek yemek için, kimi zaman da sadece yürüyüş için tercih ediyorum.

2011'in son hafta sonu
Uzun bir kış oldu bu sene. Ece'ye söz verdiğim bahar gerçekten çok gecikti. Kış o kadar zorladı ki bizi, güneş ilk ışıklarını gösterdiği gün Ece ve İdil için Lozan Park organizasyonu yaptık. Parka vardığımda bebek arabası çokluğu dikkatimi çekti.İdil ve Burcu'yu beklerken ilk turumuzu attık ve dedim ki Ece'ye: "İşte bu bahar ve yaz birlikte buradayız."

İdil ve Burcu'da bu ilk güneşli günümüzden oldukça memnun kaldı. Hemen ilk hafta sonu da babalar ile geldik pazar kahvaltısı için. Saatlerce oturup hem güzel yemeklerin hem de güneşin tadını çıkarttık.

Henüz evden arabasız olarak buraya yürümeyi denemedim ama biraz yürüyüş, bir çay molası veya güzel bir yemek için biz galiba buralarda oluruz bu yaz.


Haziran 2012
Bu ay buraya kaçıncı gelişimiz hatırlamıyorum. Ece istiyor tabi burada olmayı,  ben de kırmıyorum. 9 aylık oldu Ece ve nihayet sıcaklar başladı. Artık ayakları çıplak geziyoruz. Evden battaniyesiz çıkabiliyoruz. Unuttuğumdan değil canım, gerekmediğinden almıyoruz. Bir de akşamları kendi hırkamı üzerine örtmeyi sevdiğimden. Yani en azından babasına öyle diyoruz. Burası Ankara. Soğuk oluyor akşamları ama sıcağı o kadar özlemişiz ki örtünmek ve örtmek istemiyorum.

Bir öğlen yemeğinde Ceyda Edik ile buluşuyoruz. Ceyda, Ece'nin adına bayılan, Amerika'dan ona bir sürü hediyeler taşıyan teyzesi. Buluştuğumuz gün de Ceyda'nın hediyesi olan kıyafetini giyerek incelik yapıyor Ece de. Bir nevi teşekkür işte. Henüz boynuna atlayamadığı için Ceyda da idare ediveriyor.

İlk defa kulağına kulaklık takıldı Ece'nin Ceyda'nın sevimli fikri. Öğretti önce nasıl yapacağını tabi ki. Ece'de takar takmaz başladı o küçük kafasını sallayarak dinlemeye. Durmadı tabi kulağında ama pek keyiflendi, pek değişik geldi ona.
 
Uzun uzun açık havada kalınca çöküyor tabi biraz rehavet. Hafif hafif esen rüzgara nazır enerji toplamak üzere yattı Ece. Belki de annesine rahat sohbet etsin diye müsade etmek istemiştir. Kim bilir?
 
Aynı günün akşamında yine aynı masada oturmaya geldi Ece. Dedik ya, sıcaklar gelince kesin geliriz biz buraya diye. Gitmek bilemedik bugün. 

Akşam yemeğimiz de Ece'nin annesinin eski iş arkadaşları ile. Seher Tulgay ve Vildan Şahin Ece'nin annesinin çok kısa süre çalıştığı ve tek karının yeni dostlar olduğu eski iş yerinden arkadaşları. Ha bir de; bir daha bu tür işler yapmaması gerektiğini öğrenmişti Ece'nin annesi. O da kar sayılabilir. 
Güzel sohbetli yemeğin ne kadar uzun sürdüğünü Ece'nin kıyafetlerinden anlayabilirsiniz. Dedik ya, Ankara akşamları serin olur.
Haziran'ın sonu geldi. Sıcaklar hala devam ediyor. Artık alışveriş merkezleri yerine parklardayız. Elbette yine Lozan Park'tayız. Bu sefer ailecek. Ece annesinin dayısı, yengesi ve kuzeni ile birlikte program yaptı. Anneannesi, büyükannesi ve yengesi de geldi elbette. 

Arda ile salıncak deneyimi yaşadı, Nana ile yürüyüş alıştırmaları yaptı. Yorgun düştü uyudu, oksijene boğuldu Ece. Bütün gün hiç sesi çıkmadan, bununla hiçbir şeye itiraz etmemiş olmasını kastediyoruz, neşe içinde geçirdi gününü Ece. Diyoruz ya, seviyoruz biz bu parkı.
Tamam bir mini alışverişkolik olabilir Ece ama aynı zamanda açık havada vakit geçirmekten de çok memnun oluyor her zaman. Yeni görüntüler onu hep şaşırtıyor ve pür dikkat seyrediyor Ece. Çocuk görünce seviniyor, onların peşinden koşmak için çıldırıyor. Ah bir de yürüyebilse...Şimdilik sadece ayakta durabiliyor Ece.

Temmuz 2012
Temmuz geldi ve bizde hala bir tatil programı yok. En azından bu ay içinde gitmeyeceğimizi biliyoruz. O nedenle parklarda vakit geçirmeye devam...

Akşamüstü yürüyüşümüz evden Lozan Park'a. Sonrasında Babaanne, dede ve baba da dahil oluyorlar bize. E yine güzel bir gün geçiriyoruz. Ece de ufaktan park arkadaşlıkları kurmaya başlıyor.

Temmuz'un ortasındayız. Lozan Park'a gelmeye devam...

Bu sefer profesyonel bir ekip ile piknikteyiz. Sevgili Hatice Özer'den gelen mesaj ile piknik organizasyonuna giriştik. Yok bu biraz yanlış oldu. Ece ile ben kendimizi müthiş bir organizasyonun içinde bulduk diyelim.

Sabah evden parka çıkarken çantama aldığım piknik tüpüne ve çaydanlığa güveniyorum. Hatice'den gelen mesajdan herşeyi düşündüğünü anlamış olduğum için kendimi çaydan sorumlu tuttum. Birkaç sıcak simit de cabası. Bir de akşamdan hazırladığım kızartma patates ve patlıcan var. Çocuklar da olacağına göre, bir paket de salam. Plastik çatal ve tabaklar da lazım olur elbette. Onlar da tamam. Hazırız.

Vardığımızda sofrayı hazır buluyoruz. Hazır derken: Çiçekli ve sevimli masa örtüsü iki masa birleştirilerek üzerine serilmiş, takım tabaklar, çatal ve bıçakları ile hazırlanmış, tüm kahvaltılıklar rengarenk güzel tabaklar içinde servise hazır sunulmuş. Ayrıca da çay demlenmiş. Çocuklar için taze sıkılmış portakal suyu da düşünülmüş. Yere bir oyun halısı serilmiş. Yanlarında onlarca oyuncak var.

Önce bir ton kızarıyorum. Ben de tüp getirmiştim diyebiliyorum. Hımm..Ne çok şey düşünmüşsün Haticeciğim diyebiliyorum utanç içinde. Simitleri ve kızartmayı masada bir yerlere sıkıştırıyorum. Ha bir de hazır kekim var. Onu da ev yapımı olanın yanına itiştiriyorum. Hatice'nin voleybol takım arkadaşlarından ikisi ve onların çocukları da var. Nasıl bu saatte her şeyi hazır edebilmişler ki. Ben neden ancak yetişir oldum ki. Ve hiçbir şey hazırlayamadan üstelik. Çok geliştirmem gerek kendimi çok...Çocuklar salam da yemiyormuş..Ayrıca hazır kek de hiç uygun değilmiş...Acemi anneyim ben.

Çok güzel bir gün geçiriyoruz. Eşler de dahil oluyor aramıza ve bütün gün güneşin konumuna göre yer değiştirmek sureti ile parkın tadını çıkartıyoruz. Bir sonraki piknik organizasyonunda daha başarılı olmam gerek. Bu güzel gün için çok teşekkürler Hatice...
 
Ha bu arada, günün sonunda salam paketi açıldı ama elbette biz büyükler arasında yendi. Dilerim ben de Ece'ye böyle bir beslenme şeklini uygulayabilirim. Bravo Hatice, Pelin ve Deniz..






No comments:

Post a Comment