30 December 2015

2015 Biterken...

Yine geldi...yine çabucak geldi işte yıl sonu.

Bu yıl oldukça dolu geçti aslında. Ece ile dopdolu. Miniciğim Şubat ayı içinde kreşe başladı. Haziran ayı'na kadar da yarım gün devam etti. Her sabah mutlulukla çıktı evden. Sevgi Teyzesi ile birlikte caddenin başındaki müstakil bir kreşe yürüdü, öğlen yemeğinden sonra da yürüyerek döndüler.

Yeni açılmış olan kreşe 5 kişi başladılar. Haziran sonunda 8-9 kişiydiler. Diğer şubeden ziyaretçi çocukları ilk defa gören kızımız bütün gün: "Anne, ne çok çocuk vardı..." diye anlattı durdu.  Hiç hasta olmadı Ece bu kış. Şükürler olsun tabi ki. 5 kişilik kreşin böyle bir avantajı oldu elbette. Çok özenli bakıldı kendisine. 

Mart ayında tutuşmaya başladık. Anaokulu ve dolayısı ile ilkokul seçimi tartışmaları hararetlendi. Neyse ki çok şanslıydık yine ve çok değerli dostumuz Zuhal Baysal Çetinkaya sayesinde kafamızdaki tüm sorulara cevaplar bulduk, Ece'nin anaokuluna karar verdik. Epey sancılı bir süreç geçti. Kura çekimi, yedek listede beklemeler, alternatif okul seçimleri, diğer okulun kura çekiminde ne asilde, ne yedekte kalabilme...göz yaşı, sinir harbi, yıpranma..üzüntü, kaygı....Ne kadar mı sürdü? Aslında sadece 3 hafta..ama bir ömür tükettik gibi...Sonuç mu? Şanslıydık, dileğimiz yerine geldi. Şanslıydık, Ece'nin eğitimi ile ilgili babası ile hep aynı düşündük ve birlikte karar verdik. 

Temmuz ayında havuz aktiviteleri, Ağustos ayında deniz sefaları ile desteklendi ve Ece artık kolluksuz atlamalara ve kısa mesafe yüzmeye başladı. Aman ne video çekimleri ne fotoğraflar. Görmemişlik aşikar, yapacak bir şey yok. Yaşım tam da bu aralar 40 olurken hala birçok şeyi ilk yaşayabilme heyecanını yaşama şansım Ece. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi cahil, her şeyi biliyormuşum gibi tecrübeli hissetiriyor bana kendimi. İyi ki...

Eylül ayında başlayan okul maceramızda da şanslıydık. Hızlı bir adaptasyon ile yıl sonuna kadar geldik. Bu güne kadar bir kere: "Bugün okula gitmesem mi" demedi. (Sabah 06:45'e kurulu saatim her çaldığında ben: "Bugün okula gitmese mi"dedim, diyorum, diyeceğim. hala zor geliyor) Her sabah öperek, koklayarak uyandırıyorum onu. O da kıkırdayarak, neşe ile cevap veriyor. Üçüncü lokmada: "Artık daha fazla yemesem olur mu?" diyene kadar da neşemiz devam ediyor. Sonra küçük itişmeler, tehditlerle besleniyor ve başarı %80 sağlanıyor (Bu istatistiki veri Ece'nin 1 dilim ekmeğinin ne kadarını yediği ile ölçülmüş olabilir) 1 dilim tost ekmeği kimi gün yumurtaya bulanıyor, kimi gün reçel ile kimi gün ise helva ile tüketiliyor. Gün geçtikçe krep gibi, corn flakes gibi, sucuklu tost gibi bir çeşitliliğe ulaşılıyor. 

Yıl sonu itibari ile 16,5kg ve 108cm olan Ece genel olarak bu yılı yarı mutlu geçiriyor. Neden mi yarı mutlu? Artık daha çok şey üzerinde düşünmesi gerekiyor da ondan. Servisi bekletmeme, sınıf içi rekabetten başarı ile çıkmaya çalışma, evin yolunu bulma...

Artık minişim benim iyice küçük arkadaşım oldu. Derin derin sohbet ediyoruz. Mizah yönü ile beni şaşırtıyor. 

Bu yıl ne mi oldu? Her şey çok güzel oldu. Gelecek yıl ne mi olsun isterim? En az bu yıl kadar güzel, şanslı, sağlıklı ve huzurlu olsun yeter...e biraz daha fazlası da olursa reddetmem tabi...

Yine ailemi ve sevdiklerimi yanımda istiyorum. Her gün Ece'yi görebilmeyi ve ona uzun uzun sarılabilmeyi diliyorum. Her seferinde Ece'ye verilebilecek doğru bir cevabımın olabilmesini istiyorum 

Sağlık mı? Şüphesiz istiyorum.
Mutluluk mu? Onun için elimden geleni yapabilmeyi umuyorum.
İş mi? Huzurumun devamını diliyorum. 
Para mı? Çalışma hayatımın uzun süre devam etmesini diliyorum. 
Şans mı? var tabi...en azından aynı kalmasını istiyorum. 
Şükretmek mi? Binlerce kez...

Herkese gönlünce geçecek bir yıl diliyorum. 

Pınar ÖZDEMİRCİ*
*Ece'nin annesi, İlk defa veli

01 December 2015

Zor sorular başladı - Ölüm kavramı





- Anne ölmek istemiyorum. Ölüm kötü.

- Nereden çıktı Ece'cim bu şimdi. (Tanrım nasıl çıkacağım ben bu işin içinden )

- Bilmiyorum işte, durup durup aklıma ölüm geliyor.

- Bu konuyu konuşalım ister misin? (Benim de bazen geliyor ama...bence konuşmamız çok şart değil..)

- Evet isterim

- Peki  (Tüh) Ne geliyor aklına?

- Ölüm olmasın

(Haklısın) Ama olmaz ki Ece'cim, biliyorsun ağaçların yaprakları sararıyor, dökülüyor, sonra yerine yine güzel yapraklar geliyor (Nereye vardıracaksam konuyu. Keşke hazırlıklı olsaydım. Belki birazdan vazgeçer...Dur buldum galiba.) Hem zaten senin ölümü düşünmene gerek yok minnoşum. Çok yaşlılar ölebilir, bazen de çok ağır hasta olanlar...(Bekleyelim ve görelim..)

- Ama sen de yaşlısın..

-Iıııı!!! ( Yaparsan çocuğu 36 yaşında böyle olur..ne bekliyordun ki) Yok Ece'cim, benden de yaşlılar...

- Dedelerim anneannem, babaannem de senden yaşlı.. Ben onların da ölmesini istemiyorum

- (İstememek ne kelime ben düşünmüyorum, ihtimal vermiyorum..aklıma getirmemeye çalışıyorum... yok olmadı... böyle diyemem...) Yok Ece'cim onlardan da yaşlılar..

- Büyükannem de ölsün istemiyorum

(Ölmek istiyorum..neden hazırlıksızım...neyse bu sorudan da sıyrılırsam daha yaşlı birini bulma ihtimali kalmıyor..) Ece'cim büyükannen gayet sağlıklı...sen niçin bunları düşünüyorsun.. Biz hepimiz çok sağlıklıyız..Kendimize iyi bakıyoruz, iyi yemekler yiyoruz.. (Acaba aradan yemek yemenin önemini de pekiştirsem mi ki? Yok onu başka bir yere saklayayım.. ) Sen bunu düşünüp üzülme minişim. 

-Tamam

-(Tamam mı? Atlattım mı? Bitti mi, yarım mı kaldı? Ya yarım ve ortada bırakmışsam? Dur bağlayayım...) Ece'cim ne zaman istersen bunu yine konuşabiliriz ve istersen bu konuyu okulda öğretmeninle ve danışmanın ile de konuşabilirsin.

-Tamam

-Ne seyredelim? Şöyle eğlenceli bir şeyler bulalım mı? 

-Tamam

-(Değil aslında tamam..ne yapacağım şimdi?)

Konuşmamızdan beri düşünüyorum. Evet ben de ölümü düşünüyorum. Ertelemeden, geçiştirmeden...Epeydir gelmiyordu aklıma...Galiba Ece'nin doğumundan beri...Sanki hayata sıfırdan başlamışım, önümde uzun bir ömür var gibi...Belki zaman zaman, sadece uçağa binerken (bu da yeni çıktı), Ece'yi bir daha göremez isem korkusu ile... Elbette ben de korkuyorum: Sevdiklerimi kaybetmekten, onlarsız kalmaktan, onları bensiz bırakmaktan... hastalıklardan...kazalardan..haberlerden.. ülkemin geldiği durumdan.. gelecekten.. ne gelip ne gelmeyeceğini bilememekten...

Bazen sadece fikirlerimin bile üstesinden gelmeyi bu yaşımda beceremeyen ben, nasıl olacak da 4 yaşındaki kızıma cevaplar hazırlayacağım. Ölüm öğretilebilir bir kavram mı? Gerek var mı? Yoksa bazı şeyler yaşanarak mı öğrenilir? Ya da birisi ölüm fikrine hazırlanabilir mi? Ben hazır mıyım ki? 

En iyisi Ece'nin okul güncesine bir not düşeyim : Sevgili Öğretmenimiz, Ece ölümü düşündüğünü söyledi ve ben (tüm beceriksizliğimle köşeye sıkıştım, resmen çuvalladım) dilerse konuyu sizinle ve rehber öğretmeni ile konuşabileceğini belirttim (eşsiz bilgi birikiminize inanarak topu size attım, sıyrıldım). Veli görüşmesinde detayları konuşuruz (Fırça yemeye hazırım) Saygılarımla, Pınar Özdemirci (Saygılarımla, herhangi bir anne)

Karar veremedim..ben de ölümü düşüneyim mi? Yoksa yine biraz erteleyeyim mi?

- Hangi kanalı seyredelim Ece'cim? 

-Disney







29 September 2015

Anaokuluna Başlangıç


Okuldan bir gece önce:

Sen şimdi yatağında mışıl mışıl uyuyorsun ama ben hala yatamadım.

Sen henüz heyecandan uyuyamamanın ne olduğunu bilmiyorsun belki ama ben 02:00 olmasına rağmen cin gibi ayaktayım.

Sen yarın "büyük" okuluna gideceğin için heyecanlısın, ben ise akşam okuldan eve nasıl döneceğini merak ettiğim için.

Sen yarın ne oynayacağını düşünüyorsun ben ise ileride ne olacağını.

Sen okulunun ilk gününde saçlarını nasıl yapmak istediğini düşünüyorsun, ben ise mezuniyetini.

Sabaha kadar seni seyrediyorum. İçindeki meleğin yüzüne vuran ifadesini.

Kırmızı ayakkabıların hazır ama sen de hazır mısın bu hayata?

Okulun ilk günü:

Sabah erkenden uyanıp kendin giyiniyor ve benden önce hazır oluyorsun. Biraz bahçede fotoğraf çekiyoruz. Beni kırmıyorsun ve birlikte ilk gün anısına fotoğrafçıya gidiyoruz. 

Heyecanını hissedebiliyorum. Sen de benimkini elbette. Yolda gelen telefon ile zaten her daim hazır olan gözyaşlarımı tutamıyorum. Seçil'in sesi geliyor. Çoktan yola çıkmış, o da geliyor okula. Titriyorum. Sen de seviniyorsun. Onu okul bahçesinde ilk görüşünü unutmam mümkün değil.


Yaklaşık 98-110cm aralığındaki 18 endişeli yüz ile buluşuyoruz sınıfında. Onların aynı ifadeli aileleri ile de tabi ki. Resmi tebessümlerle birbirimizi selamlıyoruz. İki kişi var sınıfta. Kendinden emin, mutlu ve içten gülen: Sınıfın iki öğretmeni. İçimi rahatlıyor. Onlara emanet ediyorum seni.

Eve geçip, okul servisi ile dönüşünü beklemeye başlıyorum.Gelmek bilmiyor servis. Binebildin mi, iyi misin bilmiyorum. Mutlu musun acaba? Ne kadar çok bilinmeyen var.

İnişini unutmam mümkün olmayacak. Yüzündeki gururlu ifadeyi de. Mutlusun.

Her şey yolunda işte. En azından şimdilik...

Ana okulu serüvenin başladı miniciğim, küçücüğüm...Hadi hepimize kolay gelsin..

27 September 2015

Mini Alışverişkolik 4 Yaşında, 14 Eylül 2015


4 yaşında mini alışverişkoliğim. Yine mutlu geçen bir yılı daha bitirdi. Şükürler olsun. Sağlığı yerinde olduğu için, huzuru yerinde olduğu için, ailesi yanında olduğu için...

Benim minişim, cücüğüm, küçücüğüm...Hayatımda yaptığım en iyi şeysin sen...Neşem, mutluluğum, huzurum, umudum, hayallerimsin sen. İyi ki doğmuşsun, iyi ki doğurmuşum...

Bu yıl doğum günü için yeni bir yer arayışımız yine Lozan Park'ta nihayetlendi. Mete'yi parkta bir doğum günü organizasyonu fikri pek mutlu etmedi başta. Parkın içinde bizleri geçen yıl ağırlayan mekana gittik yine. Teklif vermelerini beklerken gelen telefondaki ses, restoranın tahliye edileceği bilgisini verince, rüzgar benden yana esmeye başladı ve Mete de mecbur kaldı kabullenmeye. 

Hazırlıklarım elbette yine elbise seçimi ile başlamıştı. www.amazon.com'dan sipariş ettiğim elbise elimize ulaştıktan sonra yine renk temalı planlama; süsler, masa örtüleri, mısır paketleri, plastik yeme içme malzemeleri, peçeteler ile devam etti ve parkı yeşil, beyaz ve laciverte buladım. Masa örtüleri için kumaşlar Bursa Kumaş Pazarı'ndan. Dikişine de yardımcı oldular. Pelur süslerin küçük  boyları www.aliexpress.com sitesinden, büyükleri kendi imalatım. Bu yıl tabak, bardak, çatal ve bıçaklar Metro'dan.

Renk temalı doğum günü serisinin bu yıl sonuncu olması korkusu var içimde çünkü mini alışverişkoliğim çizgi film karakterli doğum günü seçeneği ile Şubat ayında gitmeye başladığı kreşinde tanıştı. Gelecek yıl bakalım nasıl bir tercih yapacak kendisi. İtiraf ediyorum, o türlü bir hazırlık beni çok mutlu etmeyecek ama bu yıl öğrendiğim en önemli bilgi; artık hiçbir şey sadece benim tercihim olmayacak. Ece artık 4 yaşında, gelecek hafta okula başlayacak bir çocuk çünkü. Artık birçok şeyi birlikte planlayacak ve birçok şeye birlikte karar vereceğiz. Bakalım ne olacak.

Hava harikaydı. Cumartesi yağan yağmur korku vermiş olsa da , hava tahmini yapan siteler beni yanıltmadı ve güneş bizi yalnız bırakmadı. Hazırlıklarım saat 07:30'da başladı. 08:30'da parkta masa taşıyordum. Bu yıl bana en büyük desteği, bunaldığımı fark ederek, işinden izin alıp beni yalnız bırakmayan Bilge Düşünceli'den aldım. Elbette bu organizasyon Seçil Toros olmadan da olamazdı. Bilge Abla ve Seçil pazar sabahının o erken saatlerinde benimle birlikte masa taşıdı ve süslemeleri tamamladık. 

Yemeklerin tamamını evde yapma kararım yine öncelikle annemi etkiledi elbette. Onun nefis biber dolmaları ve börekleri yine çok lezzetliydi. Sevgili Olça Bora da, Canan ile birlikte peynirli börek ile destekledi bizi. Sevgili Hatice Özer ise gözlemeleri sabahtan taze olarak yaptırdı, saatinde yetiştirdi ve Ece'ye hediye etti. Mercimekli salata nefis sunumu ile Şeyda Tuncer'den geldi. E geri kalanı da bir zahmet ben yaptım. Kısır, tuzlu kurabiyeler, üzümlü kurabiyeler, kekler ve havuçlu salata da benden oldu. Sevgili dayım Ümit Altuncu gün boyunca çay servisini üstlendi. Kolay değildi valla tam 40lt ile sürekli taze çay sunmak.

Bu yıl yine hayal ettiğim gibi kalabalıktık. Akrabalarla ve dostlarımla dolu bir günü yaşadık. Herkesin yüzündeki içten ifade benim için unutulmazdı. Fotoğraflardan bunu tescil de ettim.

Çocuklar saatlerce oyun oynadılar. Kimi zaman kendi kendilerine, kimi zaman bizlerle. Erkekler maç bile yaptı çamların altında. Saat 11:00'de başlayan günümüz 18:00'e kadar devam etti.

Bu gece yatağa yattığımda içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Sevdiğim onca insan ile yalnız olmadığımızı hissettiğimiz bir günün sonu, yüzümüzde tarifsiz bir gülümseme ve huzur ile son buldu. 

Bazen bana böylesine bir organizasyonu neden yaptığımı soranlar oluyor. Elbette kreşte 10 kişi ile bir doğum günü de olamaz mı? Niye olmasın. Ne var ki aşağıda paylaştığım fotoğraf kareleri benim tek cevabım.  

Ailemizin en büyüğü olan anneannem, son dönemde yürümekte zorluk çekiyor. Bir de omuz kırığı atlattı. Tam saatinde bizimleydi. Daha büyük bir mutluluk olabilir mi. Ailemin benim her acayip organizasyonumda arkamda olduğunu bilmek o kadar inanılmaz ki. Biz kalabalık bir aile değiliz ama ne var ki, kendi seçimlerimiz ile kurduğumuz hayatta hiç de yalnız değiliz. Dilerim öyle de devam eder hayat...

Sevgili Ece,
 Güzel bir günde, elimizden geldiğince kutladık 4 yaş doğum gününü. Mumunu üflerken sen o küçücük dudaklarının arasından çıkarttığın kuvvetli nefesinle, ben senin için her günün bir öncekinden daha iyi olmasını diledim. Sana sorduğumda ise sen: " Bir an önce okulun açılmasını ve okuma yazma öğrenmeyi diledim" dedin. Çok şaşırttın beni. Gerek var mı minnoşum aceleye. Sen benim küçücüğümsün. Lütfen hayatı hızlandırmayı dileme ve hep anın adını çıkart, çok zor olsa da...
Seni seviyoruz...