13 December 2020

Mini Alışverişkolik 9 Yaşında, 14 Eylül 2020



Ah be Ececiğim, bu dönemi nasıl yaşadığımızı umarım unutursun ve bu fotoğrafa bakıp neden azalmışız ki diye düşünürsün. 

Aslında hiç azalmadık. Hemen anlatayım. 2020 yılının Mart ayından başlayarak hayatımız çok değişmeye başladı. Sana yine burada korkularımdan bahsetmiştim. (#evdekal) Dünya bir virüs ile uğraşıyor ve ha bugün ha yarın bitecek derken Eylül ayına geldik ve hiçbir şey daha iyiye gitmiyor. 

Hayatımız inanılmaz değişti. Eskiden peçe takmış biri yanımızdan geçtiğinde döner bakardık, şimdi tüm ülke maske ile geziyor ve bu yeni normalimiz oldu. Eskiden kapının önünde ayakkabı çıkaranların olduğu binalardan ev bakmaktan imtina ederdik, şimdi en pahalı evlerin bulunduğu sitelerde, bu da normal oldu. Parfüm kokumuzu karıştırması kaygısı ile elimizin tersi ile ikram edilen kolonyayı reddederken, evden onsuz çıkmaz, çıkamaz olduk. Haftada iki üç gün dışarıda yemek yemeyi normal kabul eden yeni nesil yeni evliler, maya besleyip ekmek yapar oldu. İnternet kotaları, konuşma dakikaları yeni hayat tarzımıza yetişmez oldu. Ya biri bizi gözetler ise diye zamanında arındığımız, üzerini kapattığımız kameralar, baş tacı oldu. Onlarsız eğitim, toplantı hatta sosyalleşme düşünülmez oldu. 

Eylül ayı yaklaşırken sıkıntılanmaya başladım. Aylar öncesinden yaptığımız planları zaten törpülemeye başlamıştık. Mart ayından beri kimsenin doğum gününü hakkıyla kutlayamamıştık ki zaten. Her bir araya geliş bir tereddüt oldu. Her bir buluşmanın ardından geri sayım yapıyorduk. 5. günden sonra da şükür ediyorduk; bu sefer de hastalanmadık diye. 

Aylardır en yakın çevremiz ile sınırlı sürede sadece açık havada görüşüyoruz. Aynı parkta aynı ağacın altında, izin verilen saatlerde birbirimize yetmeye, iyi gelmeye çalışıyoruz. Sen de tüm bunların farkındasın ve inanılmaz bir şekilde uyum sağladın. 

Bu yıl için gökkuşağı teması istemiştin. Tüm park rengarenk olacaktı. Artık ilkokulu bitireceksin ve belki de bu, her zamanki kalabalık organizasyonlarımızın sonuncusu olacaktı. Öyle düşünmüştük. Aslında belki tüm dünya bu virüse çözüm bulur ve yasaklar azalırsa diye ufak tefek hazırlığımızı da yapmıştık. Davetli listeleri yaptık. Azalttık. Çoğalttık. Tekrar tekrar yazdık, sildik. Başa çıkamadık. Sonunda bir karar verdik. Bu sıkıntılı dönemi birlikte geçirdiğimiz yakınlarımızla sınırlı tutmak üzere bir plan yaptık. Az kişi, kısa süre, hijyenik koşullar. İşte yukarıdaki fotoğraf bu şekilde çekilebildi. 

Bir gün öncesinden yaptık hazırlığımızı. Yemeklerimizi tek kişilik kutular halinde hazırladık. Güzel sunumlu bir masa olmadı ne yazık ki. İstediğimiz kadar çeşit yiyecek de hazırlayamadık. Tüm gün yer içer, sohbet ederiz diye düşünüp, hareket edemedik bu yıl. Masalar, sandalyeler kiralayıp hazırlanamadık. Sabahın 7'sinde koşamadık bu yıl parka. Yine de ne yaptık biliyor musun? Son aylarda sağlığımıza ve bu günümüze şükretmeyi çok iyi öğrendiğimiz için, bir kez daha şükrettik. Yine de dedik...yine de buna şükür. 

Bu yıl Bilge Ablan yine bizim yanımızdaydı. Bir gün önce geldi yanımıza ve evdeki hazırlığımıza ortak oldu. Bu yıl sevgili Veli Han ve Murat Baş vardı bize hazırlıklarda yardım eden. Onlarla yaptım tüm alışverişi, planlamayı. Baban ve Veli Abinle birlikte taşıdık tüm eşyaları parka. Kimseyi tedirgin etmemek adına da az süsledik parktaki küçük alanımızı. Bu yıl ilk gelenler ne yazık ki ailemiz olamadı Ececiğim. Onlara telefon ettik ve dedik ki:" Bu yıl bizimle olmamanız gerek. Sağlık için. Umarız sadece bu yılla sınırlı kalır ama birlikte olamayız. Bu yıl sizi davet etmemek için arıyoruz." Kabul dediler, istemeye istemeye elbette. Dayın, yengen, kuzenin, Seçil Teyzen, Toroscuğun ve Emek tatildelerdi. O sabah erkenden senin için çıktılar yola. Uçarak yetiştiler, bizi eksik bırakmamak için. 

O kadar şanslıyız ki Ececiğim, akşam eve geldiğimizde hem fikir olduğumuz tek şey vardı; ne güzel bir gün geçirmiştik. Sen o kadar olgun davrandın ki. Günün tadını çıkarttın. Bizi gülen yüzünle, neşeli kahkahalarınla mutlu ettin. Çok mutlu ettin. Bir sen, bir de bu zor koşullarda bizimle olmayı kabul eden tüm dostlarımız. 

İşte sana o günü hatırlatacak kareler aşağıda. En sonda da dönemi hatırlatacak maskeli fotoğrafımız olsun geleceğe bıraktığımız. Umarım bu son olsun. 

İyi ki doğmuşsun Ececiğim. İyi ki bizim hayatımıza doğmuşsun. Binlerce şükür...
14.09.2020


22 March 2020

#evdekal


Sevgili Ece, 

Şimdi senin karşında çok karmaşık duygularımı ifade etmek için duruyorum. Umarım beni şimdi değilse bile, yıllar sonra anlayacaksın.

2011 yılında doğdun. Doğacağını öğrendiğim gün başlamıştı kaygılarım, kafamda deli deli sorular. Kimini seslendirdiğim, kimini dile getirmek değil aklımdan bile geçirmeye çekindiğim bir sürü sorular. 2013 yılının Mayıs ayı sonu, "Gezi Olayları"nın başlangıcıydı. İlk defa o gün evde, televizyonun karşısında dört dönüp; "Senin geleceğin için bugün dışarıda, herkesle beraber olmalıyım, ya da senin geleceğini görebilmek için senin yanında kalmalıyım" düşünceleri arasında gidip geldim. Çıkamadım dışarı. Onlarca arkadaşım, dostum her gün dışarıda, bir mücadelenin içindelerdi ve ben sana sarılıp evde kaldım. Ya bana bir şey olursa, ya senin büyüdüğünü göremezsem diye. Korktum. Çok korktum. 

2016 Temmuz. İlk defa duyduğum bir kelime olan "Kalkışma" ile tanımlanan bir gece yaşadık. Bilinmezlik, haber kirliliği, kaygı, merak, selalar, jet sesleri ve gümbürtüler. Yatakta huzur içinde uyuyordun. Sana sarılarak ağladım. Ya bu birlikte son gecemiz ise diye. Korktum. Çok korktum. 

2020 yılının Mart ayındayız. Tam bir haftadır evden çıkmıyoruz seninle. Baban mecburen işe gidiyor ama biz seninle kapının önüne bile çıkmıyoruz. Tüm haber kanalları zaten bir süredir bazı ülkeleri etkileyen bir virüsten bahsediyordu. Bize hiç yaklaşamazmış, ulaşamazmış gibi izliyorduk haberleri. Şimdi yaşadığımız ülkede, yaşadığımız şehirde insanlar ölüyor. Her gece sayıları artıyor. Sen yine yanımdasın ve ben yine dışarı çıkmıyorum. Üstelik bu sefer yapılması önerilen tek şey de bu. (#evdekal) Her dakika yeni bilgiler, yeni haberler. Yine bilgi kirliliği, yine kaygı, yine merak. Her gün telefonla sevdiklerimizi tek tek aramaya çalışıyorum. Birçok insan için mecburen hayat devam ediyor. İşine gitmesi gerekenler, günlük hayatının bir süresini mecburen dışarıda geçirmesi gerekenler hala var. Bir de biz günlük hayatımızı normale yakın yaşayabilelim diye dışarıda, işlerinin başında olması gerekenler var.  Ne yazık ki, onlar için en iyisini dilemekten öte hiçbir şey gelmiyor elimden. Evde oturmaktan, yasaklara uymaktan başka.  Çaresizlik korkunç. Bu sefer çok sevdiğimiz büyüklerimiz bizden daha çok risk altında. Her gün seslerini duyup rahatlıyorum. Aklımdan geçenleri bırak dile getirmeyi, paylaşmayı; durdurmaya gayret ediyorum. Yine sana sarılıyorum. Korkuyorum. Çok korkuyorum. 


23 Mart 2020, Ankara