27 June 2012

Nata Vega Alışveriş Merkezi

Deniz Kabukluları Müzesi

Haziran'ın sonlarına varıyoruz. Ece ile Lozan Park'tan çıkıp İkea'ya ikinci mama sandalyemizi almaya geldik. Sabit ayaklı olan evde, bir de arabada dolaştırmak için Antilop masa alacağız. Ece'ye hadi seni akvaryuma götüreyim diyorum. Açıldığını duymuştum ama gezmemiştik. Daha önce Berlin'de ve San Fransisco yakınlarında, bir de Etlik'te bulunan akvaryumları gezdim. San Fransisco'daki elbette bir numaraydı. Çok ama çok etkileyiciydi. Nata Vega'daki için de çok güzel sözler söyleyebilirim. Öncelikle Ece çok beğendi.

Alışveriş merkezine Anatolium ile aynı yöne bakan kapısından giriyoruz ve danışmaya yanaşıp akvaryum nerede diyoruz. Bize koridorun en sonunu gösteriyorlar. Vardığımızda yürüyen merdivenlerin başına gelmiş oluyoruz. Etrafta asansör levhası göremediğimiz için mecburen kullanıyoruz. İki kat aşağıya iniyoruz. İnerken burada Makro market olduğunu farkediyoruz. Defalarca geldik buraya ama hiç bilmiyormuşum diye düşünüyorum. Bu ilk kare bir kat yukarıdan. Bence etkileyici bir giriş.
15.00TL ödeyerek içeri giriyoruz. Giriş kapısının önünde bir bayan bizim fotoğrafımızı çekmek istiyor. Çıkışta alabilecekmişiz. Tercih etmiyorum. Ücretli mi bilmiyorum ama istemiyorum. İlk izlenimim eski hayvanat bahçesi görüntüsünde olduğu. Orada da büyük camlar arkasında dolanan balıklara ait bilgiler çerçevelenmiş ansiklopedik anlatım ile sergilenirdi. Biraz kasvetli ama güzel.
 Ece'yi arabasından çıkartıp kanguruya alıyorum. Etrafı daha rahat seyretsin istiyorum. Çok da memnun oluyor ve başlıyoruz fotoğraf çekmeye.
 
Farkediyorum ki balıkların isimleri yada orijinleri hakkında bilgi edinmeye çalışmadan camekana yapışmışım. Zaten ben Mete değilim ki bunları okuduktan sonra da hatırlayayım. Ece'nin babasının bu konudaki yeteneği şüphe götürmez. Ece de bu hususta ona benzer diye umuyorum. Bende ansiklopedik bilgi pek yer tutmaz da...

Yürüyen merdiven ile bir kat aşağıya iniyoruz. Asansörü geç farkediyorum. En azından düşünülmüş olduğuna pek seviniyorum. Alt katta bir kafeterya var. İki büyük camın önünde oturarak balıklara nazır birşeyler içerek oturabiliyorsunuz. 
Aynı alanda bir de silindir akvaryumlar var. En çok fotoğrafı burada çekmişim. Bu dev yengeçler beni pek etkilemiş.
 Tünel akvaryuma giriş buradan.

 Bu sefer çekinmiyorum ve kameramı birine verek ricacı oluyorum. Ben de gelmiştim buraya fotoğrafı çektiriyorum.
 Ece'nin çığlıkları tüneli dolduruyor. Üzerimizden geçen balıklara bağırıyor, neşeli sesler çıkartıyor. İyi ki gelmişiz diyorum.
Tüneli iki kez geziyoruz. Uzun uzun seyrediyoruz. Hafta içi olduğundan olsa gerek oldukça sakin. Rahat rahat seyredebiliyoruz. Ece de bir o kadar rahatlıkla bağırabiliyor. Sesi yankılandıkça daha da coşuyor.

Az önce üst kattan görüntülediğim alana geliyoruz. Burada girişte çektirdiğiniz fotoğrafları alabiliyorsunuz.  
Çıkışta bir de alışverişkolikler için satış alanı açmışlar. Biz alacak pek birşey bulamıyoruz ama iyi düşünülmüş. Deniz konseptli bir çok ürünün satışa sunulduğu alan bir kafe ile birleşmiş. 
Ece ile güzel bir aktivite yapmış oluyoruz. Keyfimiz yerinde mama sandalyesi almaya doğru gidiyoruz.

25 June 2012

Ayvalı Bahçe Piknik Alanı

Dart takımım bu sezonu şampiyonlukla bitirdi. Hem de ne şampiyonluk. Final maçını 10-0 kazanarak. Cumartesi gecesi gerçekleşen final maçı ve sonrasında yer alan ödül töreni ile gece epeyce geç bitti. Ece de oldukça yorgun düştü. Pazar günü için piknik kararı vermiştik. Töreni de göz önünde bulundurarak buluşma saatini 13:00 olarak hedeflemiştik. Saat 13:00'te ancak yola çıkabildik. İstikamet Ayvalı Bahçe Piknik Alanı. Alacaatlı Köyü'nüne giden levhaları Konutkent'ten itibaren takip ederek ulaşmak mümkün bu alana. Aslına bakarsanız altında arabası olan için çok da mantıklı değil böyle bir piknik alanının tercih edilmesi. Ne olursa olsun dip dibe oturuyorsunuz tanımadığınız insanlarla. Mesele elbette tanıma tanımama meselesi değil. Müzik tercihleriniz tutmayabilir. Top oyunları tercihleriniz de tutmayabilir. Hatta et tercihiniz de tutmayabilir. Ya tavada kızarmış balık ise tercihleri ve sen de çoktan tatlıya geçmişsen.

Yine de kalabalık gidilecek bir organizasyonda buluşma noktasının çok belirgin olması gerekiyor. Piknik alanı işin kolayı. Erken gitmeye gerek yok çünkü şehrin içinde. Evden çok hazırlıklı çıkmana gerek yok çünkü büfede her şey var. Nitekim yeni bir maşamız oldu hafta sonu. İşte bu ve benzeri sebeplerden ikinci kez aynı ekiple Ayvalı Bahçe'deyiz.
Ece için yanımıza yeni mama sandalyesini aldık. İkea'dan aldığımız antilop sandalye ayakları çıkartılabildiği için bagajdaki sabit yerini aldı. Kimin evine gitsek Ece kucağımızda yemek yemek zorunda kaldığı için ve bugünkü pikniği de düşündüğümüz için alındı sandalye. Ece'nin rahatı önemli. Bir de oyun parkımız var yanımızda. Ece'nin uykusu gelir de rahat uyuyamaz ise diye kurduk onu da. Sanki koşup oynayacak, terleyecek ve kirlenecek diye bir çok da yedek almışım yanımıza. Elbette gerekmedi ama tedbirli olmakta fayda var di'mi? İki kavanoz mamamız da yanımızda. Bir meyve, bir de kereviz çorbası.

Varır varmaz mangal kuruldu ve Ece'nin babası iş başına koyuldu. Ece'nin annesi de sofra hazırlığına girişti. Elbette önce Ece'nin koruyucu güneş kremi sürüldü. 15 dakika direkt güneş ışığı alan kızım sonra kremlendi. Bu doktorumuzun tavsiyesi. 
 Ece'nin keyfi yerinde çünkü etrafında o kadar çok seveni ve ilgileneni var ki. Önce epeyce yengesinin tadını çıkarttı. Ortama adapte olunca da kucaktan kucağa dolaştı. Ece'nin arkadaşları Emek, Duru ve Deniz de var pikniğimizde. Dolayısı ile akşama kadar onları gördükçe coştu Ece. 
 Yemek sonrası yatağının tadını çıkarttı ve raht rahat uyudu.
 Pİknik yapılır da ip atlanmaz mı. Ece de atladı. Önce kenardan seyretti. Sonra dahil oldu.Gerçekten.
 
 Çok yorulunca tekrar yemek yendi.
 
 Emek de Ece de kucaktan kucağa gezdi. Açık havanın tadı çıkarıldı.
 
Grup kalabalık olunca ve Ece de çok sevilince ne kolay geçti bugün. 6 saate yakın oturduk ve ben Ece'yi sadece yemek yerken görebildim. Ha bir de uykuya geçerken beni arıyor Ece. O bütün günün tadını benden daha iyi çıkarttı. Oyunlar oynadı, yürüyüş alıştırmaları yaptı. Bol bol su içti. Mama sandalyesine döktüğümüz sularla oynadı ve yorgun düştü. Zannediyorsunuz. Değil valla. Dönüş yolu boyunca da şarkılar söyledi bize. Eve gelir gelmez derhal küveti dolduruldu Ece'nin ve nefis bir banyo yapıldı. Bütün bunlar Ece'nin yine 23:00 olmadan uyumasına yardımcı olmadı.

Piknik, pazar günü alışveriş merkezi gezmekten defalarca daha güzel bir seçim Ece için. Ayvalı Bahçe de bebekli veya çocuklu gelmek için gayet uygunmuş, denedik ve gördük.

Bu arada fotoğraflarda hamile görülen Sevgili Zeynep Güllü de bu güzel günün gecesinde doğum yaptı ve Yağmur bebeklerini kucaklarına aldı Güllü ailesi. Dolayısı ile çok çok daha güzel ve anlamlı bir gün oldu bu pazar bizim için.

Ahlatlıbel Spor ve Dinlenme Tesisleri

Güzel bir Haziran günü büyükannesi arıyor bizi. Kuzenim Seda piknik hazırlığı içine girmiş ve bizi de davet ediyorlar. Olmaz mı. Elbette olur. Hem de şahane olur diyoruz ve bir Cuma sabahı 10:30'da Ahlatlıbel'in yolunu tutuyoruz. Vardığımızda Seda'nın şahane sofrası ile karşılaşıyoruz. Ece ile ben ancak kendimizi toplayıp gelebilmişken, Seda tüm hazırlıkları eksiksiz tamamlamış. Ece'nin büyük yengesi, büyük dayısı ve büyük annesi ile annesinin kuzeni Seda ve onun sevimli oğlu Arda ile ailemizin yeni üyesi olarak saydığımız ve büyük annenin bakımında bize yardımcı olan Nana var piknik ekibimizde. 

Kahvaltı sofrası hazır bizi bekliyor. Termosta çay, poğaçalar, peynirler, zeytinler... Herşey çok detaylı düşünülmüş. 
Kahvaltı sonrası Arda'nın enerjisi oldukça yüksek olduğu için önce uçurtma uçurma aktivitesi deneniyor. Kuyruk uzun mu rüzgar ters yönde mi derken uçuşa müdahale ederek uçurtmayı yerden kaldırmayı başaran Arda'nın dedesinin, kendisini yerde bulması ile sonlanıyor bu eğlence. Yok yok. Birşey olmuyor kendisine. 
Türk kahvesini (bir tek onu ben getirdim:)) çekirdek çitleme takip ediyor geleneksel olarak. Ardından öğlen yemeği. Yine Seda'nın mutfağından lezzetler şahane. Üzerine Nana'nın imalatı  tatlı ve yine çay. 

Elbette üzerimizdeki ağırlığı atmak için rüzgara nazır güzel bir uyku.
Ece'nin ve Arda'nın keyfi yerinde. Burası çocuklar için oldukça güzel bir alan. Etrafımız zaten kreşlerin minibüslerle getirdiği çocuklar ile doldu. Çeşitli oyunlar oynuyorlar, yemek yiyorlar, şarkılar söylüyorlar. En az 4-5 grup var etrafımızda. "El ele tutuşalım, halkaya karışalım. El ele tutuşalım, halkaya karışalım. .." Tekrar tekrar...

Akşamüstü çayından önce biraz daha oyun elbette. Ece de Nana'nın yardımı ile yürüme alıştırmaları yapıyor.
Bu kadar ye iç nereye kadar? Tuvalete kadar elbette. Biraz uzakça tuvaletler piknik alanına. O koca alan için bence biraz da yetersiz. Oturmaktan yorgun düşmüş olduğumuz için biraz da üşengeçlik var. Tuvaletler dışarıdan yiyecek getirmenize izin verilen alana uzak olsa da Kamelyalarla düzenlenmiş oturma alanına yakın. Orada tost ve gözleme çeşitlerini bulabileceğiniz bir büfe var. Dilerseniz oradan içeceğinizi alıp, Eymir gölü'ne nazır oturabilir ve manzaranın tadını çıkartabilirsiniz. Çankaya Belediyesi'ne ait tesisler ise restoran hizmeti veriyor. 130 kişi kapasiteli bu alanı da yemek için tercih edebilirsiniz.
 
Ece uyuduğu için Seda'ya emanet bıraktık onu. Ama gelseymiş bizimle sorun da olmazmış. Yürüyüş yolu bebek arabası için oldukça uygun. Döndüğümüzde Ece'yi neşe içinde uyanmış buluyoruz. Ece yemeğini kuşlara nazır gülerek yiyor, elinde Arda'nın hediye ettiği çıngırağı ile. Elbette çayımızı yanında kek ile içiyoruz. Dedim ya, herşeyi düşünmüş Seda. 
 
Nefis bir gün oluyor. Bebek ile, çocuk ile, sevgili ile, koca ile veya yanlız...her şekilde gelinebilir Ahlatlıbel'e güzel bir gün için. Bakımlı bir park burası. Çimleri güzel, ağaçları güzel. 

Bir sonraki piknik için evsahipliği yapmaya Ece ile aday oluyoruz. Bakalım biz ne kadar becerebileceğiz....