İşte o an geldi. Artık Ece ile tensel bağımıza mesafe koyma zamanı. Artık Ece ne yapıyor sorusuna: "Dolumda" ya da "Şarjda" diye cevap veremeyeceğim. Bunu derken de bebeğimin gözlerinin içine bakıp göz kırpamayacağım.
Gözümün içine bakıp gamzesini çıkartarak bana yine gülerek, sıkı sıkı sarılacak mı bilemiyorum. Ellerinden biri ile sırtımı severken, diğeri ile göbek deliğimle oynayacak mı bilemiyorum. Emerken espirilerimin hepsine ağzının kenarı ile hafifçe gülerdi, yine bana gülecek mi bilmiyorum. Emerken sorduğum soruların hepsini cevaplayabilirdi; burnunu gösterebilir, kulağımı işaret edebilirdi. Şimdi bunları sorunca ne yapacak bilemiyorum. Hadi artık uyu dediğimde önce eli ile gözlerini sımsıkı kapatıp sonra aralayıp, küçük küçük gülerdi. Böyle sevimlilikler yapacak mı, onu da bilmiyorum. Saçlarını karıştırmama, burnunu sıkıştırmama, ayaklarını ısırmama, parmakları ile tek tek oynamama ses çıkartmazdı; şimdi ne diyecek bilmiyorum. Bir tek şey biliyorum; o da: "Ece üzüldüğünde, sıkıldığında, susadığında, acıktığında ve ağladığında, onu teselli edecek yeni yollar bulmak durumundayım."
Ayrılık kararı vereli tam 24 saat oldu. İki gece uykusuna ve bir öğlen uykusuna geçmeyi tek başına başardı. 24 saat içinde defalarca ağladı. Ve tabi ki ben de.. O şimdi uyudu ve ben hala ağlıyorum. En son ne zaman bu kadar duygu yoğunluğu yaşadığımı hatırlamıyorum. Doğumda bile bu şekilde değildi. Artık tekrarı yaşanmayacak bir dönemi kapattık Ece ile birlikte. Meğer Ece'den çok ben etkileniyormuşum bu tensel ilişkiden. 1 yaşına kadar emziririm yeter derken, Ece 1,5 oldu. 19.aydayız ve benim geldiğim duruma bak.
Değil Ankara'nın, Kemer'in, Atina'nın, Kapadokya'nın bile Ece'yi emzirmediğim yeri kalmadı. Ben ki doğumdan önce koca koca laflarla ahkam kesen..Ben ki hayatta insan içinde emzirmem diyen...Ben ki : " Ne oluyor doğumdan sonra, mahremiyetin tanımı mı değişiyor diyen..Ben ki emzirme yerine epeyce bir süre "beslenme" diyen...Bak şimdi geldiğim duruma. Silmediğim onlarca fotoğrafım bile var emzirirken. (Çekerken Mete'ye de kızardım) Şimdi bu dönemin arkasından göz yaşı döküyorum.
Mecbur muydun diyenlere cevabım: "Evet". Artık iş hayatına geri döndüm ve iki gün sonra ilk şehirler arası seyahate, Ece olmadan gitmek zorundayım. Emzirmenin sanat olduğuna inananlar için belirteyim (Bu isimde kitaplar var), sanatçı bu noktada eserine artık devam edemeyecek. Mümkün olsaydı da memeler ile Ece'yi bırakıp, sonrasında kaldığımız yerden devam etseydik. Ya da, "O da benimle toplantıya gelse anlayışla karşılarlar mıydı?" "Acaba Mete ile Ece gelip beni toplantının dışında mı bekleselerdi?" gibi zırvalıklarla dolu kafamı boşaltıp kendimi işe verebilmem için gerekliydi bu karar. Yoksa, herkese rağmen, iki yaşına kadar yolu vardı bu ilişkinin bence. Keşke Ece verseydi ayrılık kararını. Belki o zaman daha az üzülürdüm. Belki o zaman, bugün yaptığı gibi ayakta yere bakıp, kollarını sallayarak, hırslı hırslı ağladığını görmemiş olurdum.
Evet sevgili kocam, sevgili ailem, sevgili yakın çevrem, sevgili Ankaralılar, Ankara'nın birçok güzide restoranları, kafeleri, dart barları ve diğer seyahatlerde denk geldiğim sevgili tanımadığım bakışlar; artık gözlerinizi benden kaçırmayabilirsiniz. Bu demek değildir ki göz dikip de bakınız ama artık "memeler" yerini "göğüs"lere bıraktı. Haklarında toplum içinde daha fazla sohbet yapılamayacak. Kamulaşmış olan ben, özelleştirmeye doğru yola çıkıyorum. Artık mecburi tercih edilen bluzlar ve gömlekler yerlerini elbiselere bırakacak. Artık restoranlarda Ece'nin ayakları kucağımdan masaya fırlayıp, tabakları yerinden hoplatmayacak.
Şimdi bana müsade, sancısız sütten kesme üzerine kaynaklar bulup okumaya gidiyorum. Herkese de bana gösterdiği anlayış için ayrıca da teşekkür ediyorum. Bu geçiş dönemimde de beni alttan alacağınızı umuyorum. Zira bir süre, bu anları hatırlayıp ağlayacak gibi görünüyorum.