Ne zavallı şu Ankaralılar. Sosyal etkinliği az olan bir şehirde yaşamak, üstelik bir çocuk büyütmek, gerçekten çok zor.
Bugün 14 Şubat Perşembe. Hava nefis. İçimdeki enerjinin evde oturası yok. Ece dünden razı zaten gezmeye. 12:00 olmadan Tunalı Hilmi Caddesi üzerine park ediyorum. Park görevlisi ile yaşadığım tartışma bile yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyor. Ece'ye günün anlam ve önemini anlatırken uyuduğunu farkediyorum. Görürüm inşallah ben onu bundan 15-16 sene sonra (Daha erken? Bilmem), ne demekmiş bu konuları konuşurken uyumak. Heyecandan uyuyamayacağı sevgililer günleri yaşar inşallah. Severim ya ben böyle sebepli kutlamaları. O da sever diye umuyorum.
O uyurken yemeğimi yiyorum. Flamingo Pastanesi'nde. Çok nostaljik benim için. Kışın burada gelip sadece bir salep içerek uzun uzun oturuşlarımızı tek tek hatırlıyorum. Tamam canım hepsini değil ama birçoğunu. İçini yeniledikten sonra dokunmadan eski hali ile bıraktıkları cam flamingo mozaiklerine dalıp gidiyorum. Karşımda elini tutarken heyecanlandığım erkek arkadaşımın yerinde, gözüne bakarken kalbimin gülümsediğini hissettiğim Ece var. Melekler gibi uyuyor.
Babaanne ve dedesini arıyorum Ece'nin. Bu saatlerde buralarda yürüyüş yapıyor olmalılar. Geliriz diyorlar. Ardınan Ece'nin diğer dedesi arıyor: "Kuğulu Park'tayım, gelin." diyor. Harika. Herkes birarada...
Ece uyanıyor ve kendimizi parka atıyoruz. İnanılmaz bir kalabalık var. Kuğulu Park'ın yenilenmesinin ardından bir açılış yapılıyor bugün. Çankaya Belediyesi'nin organizasyonu var: Konserler, gösteriler ve inanılmaz bir kalabalık. İşte biz zavallı Ankaralılar bu sebeple toplanıyoruz. Kuğulu Park'ın ahşap korkulukları ve çimleri yenilendi diye bir aradayız. Tamam haksızlık olmasın; biraz da yeni ışıklar ve fıskiyeler var eklenen.
Ece'ye yarıyor bu durum. Kendini oradan oraya atıyor. Dedesine ve babaannesine aldırdığı bulgurları avuç avuç kuşlara sunuyor. Ahşap korkulukların arasından kuğuları seyrediyor. Çocuklarla oynuyor, onlarla piknik yapıyor. Keyfine denecek yok. Diğer dedesi de deklanşörün ardında. Ee tabi ki bende öyle.
Yaklaşık 4 saat parkta kalıyoruz. Parkın içindeki kafede dinleniyoruz. Tabi ki Ece dinlenmiyor. O bir dedesini alıp çocuk parkına gidiyor, bir de babaannesini. Hiç oturmuyor, oturtmuyor. Dönüş yolunda arabaya biner binmez de kapanıyor gözleri yorgunluktan.
Bundan değil 10-15 sene önce 3 sene önce bana bir 14 Şubat'ın böyle geçeceğini söyleseler, kahkahalarla gülerdim. Şimdi ise geride bıraktığım 14 Şubat'lara o şekilde gülüyorum.... Gördüğüm kalpli balonlara, acaba bana da gelir mi diye değil, Ece'ye alsam eğlenir mi diye baktım bugün... Ne giysem diye değil, Ece'ye ne giydirsem diye düşündüm bugün... Günümü kızımla, babamla, Mete'nin anne ve babası ile geçirmekten keyif aldım bugün...
Nice sevgi dolu sevgililer günlerine...
(Yazar bu satırları günün ortasında yazdığı için, o saatlerde çalışmakta ve bizi kıskanmakta olan kocasından bahsedememiştir..Akşamın neler getireceğinden henüz habersizdir kendisi..Kim bilir?..)