25 April 2015

Anaokulu Seçimi

Bugün gerçekliğini hiç fark edemediğim, belki de içten içe reddettiğim bir şey öğrendim. Seninle ilgili her şey ne yazık ki benim kontrolümde değilmiş! Oysa bugüne kadar senin için ne iyi, ne kötü hep ben karar verdim. İyi bildiklerimi yedirdim, sağlıksız bildiklerimden sakındım. Güzel bulduklarımı giydirdim, yakışmadığını düşündüklerimi tercih etmedim. Gelişimin için gerekenleri öğrendim, içime sindirdiklerimi hayata geçirdim, aklıma yatmayanları ya öteledim ya reddettim. Genel doğruları olduğu gibi kabul etmedim, kendi eleğimden geçirdim. Bunları elbette hiç tek başıma yapmadım. Anne ve baba olarak hepsini birlikte yaptık. Hatta aynı ilkeleri anneanne, babaanne ve dedeler de benimsedi ve bize destek oldu. 

Bugün ne mi oldu? Bugün hayatımıza şans faktörü girdi. Bugün senin için doğru olduğunu düşündüğümüz tercihimize ulaşamadık. Senin için iyi olduğunu düşündüğümüz okulun kabulü kurasında şansımız olmadı. Oradan nasıl çıktığımı, arabaya nasıl vardığımı hatırlamıyorum. Sanki elinden yetkileri alınmış bir yönetici olmuştum. Müdahale edemediğim, muhatap bulamadığım, yönlendiremediğim, sadece yutkunabildiğim bir an...elbette gözyaşı..çaresizlikten.

İkinci alternatifimiz olan okula ön kayıt yaptırmaya koştuk babanla. Okulu gezerken etrafıma bile bakamadım. Öfkemi kontrol edemedim. Baban daha sakin davrandığı için zaten bütün sohbeti onunla yaptılar. Başvurumuzu tamamladık ve yeni kura için sıramızı aldık. Yeni kura, yeni bekleyiş ve belki de yeni bir hüsran..kim bilir...

Ailemizden ve yakın dostlardan gelen telefonlar hep teselli üzerine..haklılar çünkü denecek hiçbir şey yok: "Her şeyde var bir hayır"dan başka.

Yaşadığımız ülkede bulunmaktan, burada kazanmaktan, burada harcamaktan oldukça mutlu bir aileyiz biz. Aklımızda kaçışlar yok. Ama fark ettim ki korkular var. Devletin belirlediği politikalar doğrultusunda bir eğitimin içine bırakamıyoruz seni. Her şey çok değişti eğitim hayatında. İç huzuru ile seni bir Devlet Okulu'na gönderemem; duyduğum onlarca iç karartan hikaye sonrasında. Üstelik ben bir Devlet Okulu'ndan mezunum. Ne var ki zaman çok şeyi değiştirdi. Öyle bir gündemi var ki bugünkü Türkiye'nin; insanlar birbirlerine Atatürk'ü sevdirmeye çalışır oldu. Oysa biz öyle mi yetiştirildik. Biz O'nun neler yaptığını öğrendik, kendimiz sevdik. Şimdi ben, seni her fırsatta Anıtkabir'e götürüp O'nu anlatmaya çalışıyorum. Aslında sevdirmeye çalışıyorum içten içe. 

Senin modern bir ülkede yaşamanı, haklarına sahip olmanı, özgürlüğünü bilmeni ve mümkünse bunları en güzel şekilde yaşamanı istiyoruz. Sana bu imkanları sunabilecek bir okula gitmeni sağlamaya çalışıyoruz. Üstelik imkanlarımızın tamamını seferber ederek, çok çalışarak. Bunun için kendimizce bir araştırma yaptık ve bir okul belirledik senin için. Gittik gezdik, sevdik ve ön kayıt yaptırdık. Sen mülakata davet edildin ve ilk aşamayı başarı ile geçtin. Sonra ne mi oldu? Olmadı. Şimdilik. Bitti mi süreç? Hayır. Şimdi bizim tercihimiz başka 15 kişinin yapacağı tercihe bağlı. Hak kazananlar başka yerleri seçerlerse, biz de kendi tercihimize ulaşacağız. Yani şans tek faktör de değil. Bir de başkalarının seçimleri var bizi etkileyecek olan. Çizince resmi bu şekilde, oldu mu sana gerçek hayat...Hoş geldin küçüğüm aramıza. Artık senin de çok yönlü etkilere açıldı hayatın...Hem de sadece 3,5 yaşındasın daha...

Sadece ailenin senin için en iyiyi istemesi yetmeyecek artık. Hep isteyeceğiz ama kontrol edemeyeceğiz. Bugün ben bunu öğrendim...


* Hikayenin sonunu merak edenler için yazayım. ODTU Koleji'ne alternatif Tevfik Fikret kurasına katıldık ve yedekte bile çıkamadı Ece'nin adı. Sonra mı ne oldu? ODTU'deki 15.sıradaki yedek bekleyişimiz gerçek oldu. 16. yedek dahil aldılar. Dileğimiz yerine geldi...Şans...sadece şans...Bundan sonrası da kısmet..Hayırlısı olur inşallah...

(İlerisi için temennilerimizden de açıkça anlaşılacağı üzere, bundan sonrası için daha kaderci, kabullenici olmayı deneyeceğiz...Kendi adıma söz veremem ama...deneyeceğim)