13 October 2018

Ece Özdemirci 7 Yaşında, 14 Eylül 2018

Sevgili Ece,

Doğum günü fotoğrafların iyice birbirlerine benzemeye başladı. Bu ne kadar şahane bir şey biliyor musun? Zamanla anlayacaksın. Çevrendeki yakın dostlarını yıllarca tutabildiğin sürece, benim mutluluğumu çok daha iyi anlayacaksın. Tekrar eden buluşmaların kıymetini zamanla sen de bileceksin. Elbette değişim olacak. Her yıl yeni sınıf arkadaşların ve aileleri katılıyor aramıza. Sayende ben de yeni insanlar tanıyorum. Beni de geliştiriyorsun. Seninle tekrar büyüyorum, güncelleniyorum, değişime adapte olmayı öğreniyorum. Teşekkür ederim. 

Bu yıl neler mi oldu? Bu yıl eğitim hayatının bence en büyük adımını attın. Okuma ve yazma öğrenerek, yeni özgürlüklere yelken açtın. Haberin yok belki ama bana çok daha az şey sormaya başladın. Kafandaki sorulara okuyarak cevap alabilir olmaya başladın. Bir de tablet ile internetten de cevap aramayı seçenek olarak kullanmaya da başladın. Canın nereden cevap almak istiyorsa seçimini yapıyorsun. 

Bu yıl arkadaşlarınla çok daha kolay ve iyi vakit geçirmeye başladın. Yaz tatilini evimizin önünde gece yarılarına kadar sokakta, tüm mahalleyi inleterek arkadaşlarınla geçirdin. Komşularımız ile benden daha başarılı ilişkiler kurduğun kesin ki her akşam boyu henüz 1,5 metreyi geçmeyen tüm çocuklar sırayla kapımızı çaldı. Bahçede piknikler yaptınız, top oynadınız, saatlerce koştunuz. Birkaç gün sitenin güvenliğine yakın kurduğunuz masada satış yaparak yardım topladınız. Oldukça başarılı bir organizasyonla topladığınız paraları da Kızılay Derneği'ne bağışlayıp, dekontunu tüm site sakinleri ile paylaştınız. Kendi bahçemizden topladığınız meyveleri kaselerle komşularımıza sattınız belki ama niyetinize inananları da haksız çıkartmadınız.

Yaz tatilin oldukça hareketli geçti . Yaz okullarından biraz destek aldık yine bu yıl. Kendi okulununkinden oldukça mutlu ayrıldın. Bir de İngilizce konuşulan bir okul seçtik sana biraz ürkerek. Onun da üstesinden oldukça başarılı bir şekilde gelebildin. Daha iyi yüzer oldun. Boyun uzadı. Ne yapsam da kilon artmadı.  

Her şey aslında çok da iyi gitmedi bu yıl Bu yazıyı yazmamı geciktiren en büyük sebep, anneannemi, yani büyük anneni Mayıs ayında kaybetmemiz oldu. İlk defa onsuz bir doğum günü geçirdik. Eksikliğini tüm gün boyunca çok ağır bir şekilde hissettik. O beni hiç kırmadı ve koşullarını hep zorlayarak da olsa her doğum gününde aramızda oldu. Eminim o gün de bizi hissetmiştir gittiği yerden... 

Bu yıl bir de 16.yaşına yaklaşmış olan kedimiz Gırgır, Mart ayında ayrıldı aramızdan . Onun eksikliğine de alışmak oldukça zor oldu. Hem bizim hem de senin için. Tedavisinin her anında benim yanımda oldun. Günlük iğnelerini yapan babana hep destek oldun. Veterinerde bana hep güç verdin ama elbette yaşın gereği gidişine hep isyan ettin. Hala da ediyorsun zaman zaman. Haklısın. Bazen sesli hayaller kuruyorsun: Elimizde sonsuz bir güç olsa ne yapardık diye? Önce büyükanneyi ve Gırgırı geri getiriyorsun hep.Haklısın. Doğum gününden tam bir ay sonra, yani geçtiğimiz hafta da ikinci kedimiz Kettle, tümör nedeni ile sağ arka ayağını kaybetti. Sen yine hep benim yanımda oldun. Birlikte 3 ayaklı hayvanların hayata nasıl tutunduklarının görüntülerini izledik, o eve gelmeden önce. Ne kadar kendimizi hazırladığımızı düşünsek de, bir haftadır sessiz bir sıkıntı var içimizde. Kimsenin birbiri ile paylaşmaya cesaret edemediği, seslendirilemeyen, tarif edilemeyen bir sıkıntı. 16 yaşında Kettle. Kalan zamanını bizimle farklı geçirecek. Biz de onun kadar dirayetli davranacağız ve birlikte üstesinden geleceğiz. 

Neden mi her şeyi burada seninle paylaşıyorum? İleride geri dönüp seni sen yapan geçmişine bakmak istediğinde bir şeyler bulabilme şansın olsun diye. Sana geçmişini anımsatacak bir çok fotoğraf bırakıyorum. Her dönemde farklı ifadelerle yaşadıklarımızı aksettirdiğimiz fotoğraflar. Yazdıklarımla bunları eşleştirmeni umarak..."Farkındalığı çok yüksek bu çocuğun" demişti bir öğretmenin. Haklı. Sen niyetimin sebeplerini zamanla çok iyi anlayacaksın. 

Şimdi sana aşağıda onlarca gülen yüzler olan fotoğraflar göstereceğim. Çok kıymetli yüzler. Bizim için, senin için bir araya gelen, günümüzü unutulmaz kılan yüzler. İyiliği ve dostluklarımızın gücünün gözlerinden okunduğu yüzler. Geriye dönüp bir çoğunu eski fotoğraflarda da bulma şansın olacak. Çünkü çok şanslıyız. 

Şimdi geleyim yine nasıl hazırlandığımıza. Elbette aylar öncesinden karar verdik seninle ne giyeceğine. Renklerin ne olduğuna karar verince de her zamanki hazırlıklar başladı. Masa örtüleri, tabaklar, servisler, bardaklar. Artık bunlara alıştık. Sen de oldukça çok yardımcı oldun bana. Çok daha zevkli oldu benim için. 

Sabah 07:30'da sevgili Bilge Düşünceli ile parkta bulduk kendimizi. İkimizi de uyku tutmamıştı çünkü. Hava nasıl olacaktı? Parkta istediğimiz yerde oturabilecek miydik? Yağmur yağarsa aldığımız tenteler iş görebilecek miydi? Ve daha onlarcası. Dayının yük taşımada kullandığı arabasını almıştık ve geceden doldurmuştuk. Parkın içine girmesine kimse ses çıkartmadığı için oldukça kolay oldu eşyaları indirmemiz. Belki de o saatte bizden başka kimse olmadığından da olabilir. 08:00'de her zamanki gibi Tolga Üstündağ ve hemen ardından da Seçil Toros dahil oldu. Tam bu anda rahatladım işte ben. Her şey yoluna girer artık. 

Bu yıl ne çok kaygılanıp dile getirdiysem, sevgili Tarkan Ariç ve Kartal Erköy de erkenden yardım için uğradılar. Çok hızlı organize olduk ve parkın istediğimiz bölgesine yerleştik. İlk defa yanımızda merdiven getirmiş olmanın avantajı ile ağaçları kolayca süsledik. Bir de bu yıl ilk defa parktaki masa sayısını azalttıkları için masa ve sandalye kiraladık. Onlar da tam saatinde alanda olunca iyice keyfimiz yerine geldi. Tecrübeyle bazı hazırlıkları evde yapmış olmanın çok faydası oldu. Masa eteğini Ece Bayazıt ile, masanın üzerindeki kağıt fenerli zinciri ise Şeyda Tuncer ile evde, bir hafta önceden hazırlamış ve arabaya o şekilde yüklemiştik. Kolayca çıkarıp yerleştirebildik. Yiyeceklerimizi yine evde hazırladım. Aşure, börek, poğaça ve salatalar ile her doğum gününün olmazsa olmazı Çerkez Tavuğu yerini aldı. Elbette anneannenin dolmaları eksik olmadı masamızda. (Bir de yapmayı öğrensem de artık yormasam sevgili anneciğimi değil mi? Ne zaman isyan edecek merak ediyorum.) Olça Yenge'nin ve Aycan Teyze'nin kekleri, Şeyda Teyze'nin salatası da şahaneydi. Saat 10:00'da baban da soğuk içecek alışverişini tamamlamış gelince eve gidip hazırlandı herkes. Sen mi neredeydin? Anneannende tabi ki. Prensenler gibi geldin yanımıza. Hazırlanmış, neşeli, enerjik ve güler yüzlü. Yaptıklarımızı görünce yüzünün aldığı ifade içindi zaten her şey, tüm çaba. Değdi. Öyle hissettirdin. 

11:30'da başladı misafirlerimiz gelmeye. Her zamanki gibi önce ailem. Sevgili Dayım, yengem, annesi ve kuzenim Seda ve ailesi. Bu güne kadar hiç farklı olmadı hiç bir organizasyonumda. Hep yanımda oldular, hep ilk oldular. Her gelenle daha da çok güldü yüzümüz. Bir anda çığlık attın. Babaannen ve Deden sürpriz yapmış ve haber vermeden yaz tatillerini erkenden bitirerek Ankara'ya dönmüşlerdi. Hem de sen onlara sadece bir kez : "Hiç bir doğum günümde yanımda olmadınız" demiş olduğun için. 

Pastanı keserken sana bu yıl bir şarkı hediye etmek istedim. Beni çok etkileyen bir Cem Karaca parçası. Beni kırmayarak onu da Kaan Amcan seslendirdi. Dilerim bu şarkıyı her yıl benden hediye olarak kabul eder ve dinlersin. "Bu son olsun"  Hadi aç ve bir yandan da onu dinle. 

Çok hareketli bir gün yaşadık. Uzun süre oturduk. Hava şahaneydi. Her şey yolunda gitmişti. Ailemiz, sevdiklerimiz, dostlarımız, hayatımıza yeni giren arkadaşların ve aileleri ile dolu dolu bir gün geçirdik. Biz çok mutlu olduk. Dileriz onlar da öyle hissetmişlerdir. 

Sevgili Ececiğim, gün boyu fotoğraf hastası annene katlanarak verdiğin her poz için teşekkür ederim. Tamam biraz zorlamış olabilirim seni ama bak ne güzel olmuş değil mi? Hadi bak...

İyi ki doğmuşsun, iyi ki bize doğmuşsun...Seni seviyoruz.
                                                                                                                                 
Pınar Özdemirci, 13 Ekim 2018