25 September 2012

Mini Alışverişkolik 1 yaşında, 14 Eylül 2012


Tam 1 yıl oldu. Ne kadar da çabuk geçti. Son 1 aydan zaten hiç bir şey anlamadım diyebilirim. Ece 11.ayında yürümeye başladı. Bebeğim bir anda çocuk oldu gibi hissettim. Çok farklı bir duygu. Artık istediği bir çok şeye ulaşabilir oldu. Yürüme heyecanı, doğum günü kutlama organizasyonu ile birleşince son bir ayda neler oldu ben pek anlayamadım. Bir de Ece'nin babasının hastalığı karışınca işin içine tam bir curcunaydı ev.  

Ben çok şanslı bir çocuktum. Evimiz Ankara'nın güzide yeşilliklerinden birinin, "Papazın Bağı"nın tam karşısındaydı. Bütün yazı sokakta ve epeyce kalabalık bir çocuk grubu ile geçirirdim. Mahallenin tüm çocukları ile orada buluşur ve oyun oynardık. Tiyatrolar düzenler, bebeklerimiz arasında güzellik yarışmaları yapardık. Bağın sahibi olan aile ile oldukça yakındık. Babam zaman zaman onlarla ava gider, annem günlük işlerini bitirince akşam üstü çayı için buraya gelirdi. Ben burada büyüdüm. Sokakta büyüyen nadir şanslı çocuklardandım yani. 

Elbette ki doğum günlerimiz de burada kutlanırdı. Annemin çok özenerek hazırladığı yiyeceklerin yanına babamın gelen çocuk sayısı kadar satın aldığı kolalar, kasayla getirilirdi ve kağıt pipetleri ile hazır bulunurdu. Gözlemeler de elbette eksik olmazdı. aile için de semaverde çay sipariş edilirdi. Temmuz ayında doğan benim için en güzel doğum günleri yıllarca burada kutlandı. (Yaz tatili dönemine denk geldiği için ileride daha çok arkadaşım ile kutlayabileyim diye bir süreliğine abiminkine ulanmıştı doğum günüm. Fena da olmamıştı valla. Epeyce yılda iki kere kutladım)
1982-Papazın Bağı
Ece için nasıl bir organizasyon yapabilirim diye düşünürken ilk aklıma burası geldi. Neden olmasın ki? Alternatifleri çoğalttım ama içim burayı istedi. Aslında çocukken de, burada evlenmek hayalim vardı. Olmamıştı. Havalar belli olmuyor, ya üşürsek; bak gölge oluyor kızım orası soğuk olur; cumartesi insanların işi gücü var kimse gelemez; çocuklar sıkılır; gözleme ve çayla misafir mi ağırlanır gibi tüm teşvik edici cümlelere rağmen 14'ünde doğan bebeğimin doğum gününü 15 Eylül Cumartesi kutlamak üzere hazırdım.

Nasıl mı hazırlandım? Meraklısına detaylar "burada."

Birkaç hafta boyunca elimde davetli listesi ve yapılacak işler listesi ile dolandım. Alışveriş listem artık okunmaz hale geldiğinde hazırdım. Bebeğim için mümkün olduğunca her şeyi planladığım şekilde tamamladım.  Elbetteki Ece'nin babası, dedesi ve anneannesi olmadan hiçbir şey olmazdı.
Neden mi özendim bu kadar? Bu kadar hazırlık olmadan da olmaz mıydı? Elbette olurdu. Ama içimde bir şeyler eksik olurdu. Herşeyin ilki önemli değil midir? Daha unutulmaz değil midir? Bir gün anılarda yolculuk yapmak üzere fotoğraflara daldığımızda iyi kareler görmek istedim. Ece de öyle görsün istedim. Bugünü benim için unutulmaz yapan bütün bu hazırlık değildi elbette. Beni kırmayarak o günü bizimle paylaşan herkesti. Saat 16:00 civarı herkes gelmişti. Tüm sevdiklerim bir aradaydı. Ailem, dostlarım, çocukları ve bebekleri. 
Durup durup uzaktan seyrettim. "Ben ne kadar şanslı bir insanım" diye düşündüm defalarca. Etrafımda bu kadar gülen yüz görmek, mutluluğumu paylaşan bu kadar dost bulmak sadece çok heyecan verici değil, bir o kadar da kıymetli.
Akşam yatağa girdiğimde yüzümdeki ifade anlatılmazdı. (Ayağımdaki sızı da öyle..) Uzun zamandır geçirdiğim en güzel gündü. Ben hatırlayamayacağım yaşlara ait fotoğraflara bakıp: Ne güzel hazırlanmış annem ve babam, ne kadar  mutlularmış, ne kadar da çok sevenleri varmış diyorum. Dilerim Ece de yıllar sonra fotoğraflara bakıp ne hissettiğimi anlayabilir ve belki de bu ilk doğum günü kutlamasını beğenir. Ben çok şanslı bir insanım. Dilerim o da öyle olur.
Bugünü unutulmaz yapan fotoğraflar için, hayatımdaki en özel ve eşsiz insanlardan biri olan babama ve sevgili Kayhan Durukan'a teşekkürler.

No comments:

Post a Comment