12 August 2012

Side Seyahati


Yaz tatili için tercihimiz Horus Paradise Hotel, Side. Ece'nin ilk yaz tatili. Emekleme hızı rekor kırmaya devam ederken, bunu yürüme hırsı ile birleştirerek canımı okumakta olan Ece ile bir otel odasında ne yapacağımızı hiç hayal edemeden aldık biletlerimizi. Arabada sıkılacağı endişesi ile tercihimiz uçak.

Sevgili arkadaşımız Tolga Üstündağ hava alanına bizi bıraktığında Ece öğlen uykusundan neşe içinde uyandı. Check-in işlemi sırasında Tolga'nın kucağında dolaşırken, bankodaki yetkili Ece'yi görmeden işlem yapmadı. Dolayısı ile onu da sıraya çağırdık. 
Bebek arabamızı koyacağımız torbayı teslim aldık. Bu sefer tecrübeliyiz. Biliyoruz ki bir torba verecekler ama yine de arabamızın altında siyah battal boy bir çöp torbası var. Belli mi olur. Ya bittiyse? Neyse ki Anadolu Jet benden daha tedbirli. 
Tolga'ya veda edip kontrol sırasına giriyoruz. Mete ile sözsüz şekilde çok organize hareket ediyoruz. Ece'yi polis memuruna uzatıyorum. Şaşırıyor. E ama geçen sefer bu şekilde geçmiştik. Kırmıyor beni ve alıyor Ece'yi kucağına. Ben de kontrolden geçip kavuşuyorum kızıma. Arabayı söktürmeden geçiriyorlar diğer tarafa ve kendileri kontrol ediyor. Gayet medeni şekilde yani. Demek ki bir standart yok diyerek uçağımızı beklemek üzere kafelerden birine oturuyoruz. Yani ben oturuyorum, babası Ece'ye alanı tanıtıyor. 
Otele girişimizde sıkıntı yok. Gayet iyi karşılanıyoruz. Odamıza yerleşip Ece ile ilk plaj ve deniz deneyimini yaşamak üzere heyecanla hazırlanıyoruz. 
Odamızın yeri şahane. Otel oldukça büyük ve geniş bir alana yayılmış. Otel ana binasındaki odaların yanı sıra club oda diye tarif ettikleri odalar var. Bunların bir kısmı da deniz kenarında. İşte biz onlardan birine yerleştik. 
Odadan deniz nefis görünüyor. Üstelik plaja havlularla ve eşyalarla gitmemize gerek yok çünkü odadan çıkıp denize giriyor sonrasında da odada duş alabiliyorsunuz. Bu bebek ile yapılacak tatil için en doğru seçenekmiş bence. Plajda Ece ile vakit geçirmek çok mümkün değil çünkü kum çok sıcak ve Ece kumun tadını çok merak ediyor. Kumdan kaleler yapmak için biraz daha beklememiz gerekiyor. Boşuna aldığımı anladığım kova seti bir süre sırasını bekleyecek. 
 "Little swimmers" isimli bebek yüzme bezi üzerinde bikinisi var bizimkisinin. Bir de Seda ve Evren İmgel'in hediyesi bebek simidi. Eda Gürel'in, Mehmet Bora dedesinin, büyük yenge ve büyük dayısının aldıkları bikini ve mayoları da plaj şıklığımız için sıralandı. Hazır yani. Deniz çok sığ ve dalgasız. Dolayısı ile içi huzuru ile giriyoruz. Banyo sever bebeğimiz deniz de seviyor ve pek mutlu oluyoruz.
Doktorumuz havuzu Ece için uygun görmedi. Denize de biraz burun kıvırdı. En iyisi bir şişme havuz alıp içini doldurun dedi. Öyle olmuyor ki. İnsan her şeyi birlikte yapmak istiyor. Biz de Ece'nin su yutmamasına dikkat ederek deniz tercihimizi kullanıyoruz.

Pazar akşamı Ece'nin amca ve yengesi, Ata ve Şebnem Özdemirci, de katılıyor bize. İstanbul'da yaşadıkları için Ece ile çok vakit geçiremiyorlar. Bu tatil herkes için önemli o nedenle. 

İlk iki gün Ece'nin beslenme düzeni şaşırıyor. Zaten zor sağladığım bu düzenin, Ece'nin sadece süt tercih etmesi ile bozularak, beni iyice bunaltıyor. Derdimi de yemeğe her gidişimizde aynı pozisyonda gördüğümüz bu anne kedi anlar diye geçiyor içimden. Onun bebişler de ek gıdaya geçmişler midir ki?
Ece zaten çok zor kilo alıyordu, bir de bu yemek yememe protestosu galiba geri dönmemiz gerekecek diye düşündürürken beni, üçüncü gün odaya taşıdığımız mama sandalyesi sorunumuzu çözüyor. Çizgi film ve klimanın karşısına oturttuğumuz Ece, sonraki günler eski düzeninde yemek yemeye başlıyor. Odanın önünde oturduğumuzda emekleyerek içeriye, klimanın önüne kaçan kızımız aslında tüm sıkıntısını anlatıyor bize. Çok sıcak çok.

Hergün en az iki kere bazen de daha fazla denize girip çıkıyoruz. Ece'nin ilk öğrendiği kelimeli oyun olan "Al" ve "Ver" oynuyoruz. Herşeyi alıp veriyoruz. 
Bir kere de dayanamayarak havuza giriyoruz. 
Ayrıca odamızın önündeki şişme havuzumuzu da kullanıyoruz. 
Ece öğlen uykularını 2 saate çıkartıyor ve daha mutlu bir bebek oluyor. Günde iki saate yakın zamanını amca ve yengesinin odasında oyun oynayarak geçiriyor. Dolayısı ile keyfi çok yerinde. Her akşam yemek sonrası Side'nin merkezine doğru yürüyoruz. Yürüyüşün başında oyunlar oynayarak gelene geçene gülücükler atan bebeğimiz dönüşü anne kucağında veya arabasında  uykuya geçerek tamamlıyor hep. Bize de scrabble ve uno oynamak için vakit kalıyor.

Bu tatilden neler mi öğreniyor Ece'nin annesi:

Öncelike yine büyük konuşmamak gerektiğini öğreniyor. Ece otel lobisinde ve odasında yerde oyun oynadı. Odada sürekli emekledi. Kucakta durmaktan hiç hoşlanmadığı bir dönem geçirdiğimiz için başkası yapsa çok eleştireceğim bu hijyenden uzak davranışa boyun eğdik. Gerçi yüzündeki mutluluk bu değerdi.
Ece'nin aslında tüm ihtiyaçlarını anlatmak için elinden gelen her tür davranışı sergileyebildiğini öğrendik. 
Doktorumuzun dediğinin kesinlikle doğru olduğunu erkenden öğrendik. 1 yaşından sonra yapılan tatillere tatil denmiyor demişti.

Amca ve yengesinin çok iyi bebek bakabileceklerini öğrendik.
Plaj kumunun tadının çok da iyi olmadığını öğrendik.
Side'nin çok güzel bir tatil beldesi olduğunu öğrendik. 
Sahil yolu üzerindeki enfes dondurmanın mutlaka her gece yenmesi gerektiğini, özellikle de limonlusunun bolca yenmesi gerektiğini öğrendik. 
Artık uçak ile nasıl yolculuk yapılabileceğini öğrendik. (Tabi ki tek başına oturarak  uçmadı. Sağdaki fotoğraf, kalkışa kadar Ece'nin nasıl oyalanması gerektiğini öğrenmemiz ile ilgili örnek..)
Ece'nin uyku düzenine göre davranınca hayatın ne kadar daha güzel olduğunu öğrendik. Hele ki o öğlen uykularında ona eşlik edince annesinin mutluluğu anlatılmazdı.


Ece ile sürekli yaşanan ilklerin ne kadar güzel olduğunu yine öğrendik.

Sonuç mu? Çok güzel bir hafta anılarımızda ve albümlerimizde yerini aldı. 


No comments:

Post a Comment